Bu yaz rota UNESCO Dünya Mirası
Lizbon’dan Porto’ya UNESCO Dünya Mirası Rotası, Avrupa’nın en güzel güzergahlarından birinde UNESCO Dünya miraslarının izini sürüyor
Yaz mevsimini, Avrupa’nın en güzel rotalarından birinde, fado ezgileri eşliğinde, 10 gün boyunca UNESCO Dünya Miraslarının izini sürerek karşılamaya ne dersiniz? Avrupa’nın en batı ucundaki konumuyla tarih boyunca pek çok halkın ve kültürün karışıp kaynaştığı, uzun kıyı şeridiyle denizciler için çekici bir yerleşim merkezi olan ve 15. yüzyıldan itibaren denizaşırı keşiflerin merkezi haline gelen Portekiz, Avrupa kültüründe eşsiz bir yere sahip. FEST Travel’ın 3 – 12 Haziran arasında gerçekleştireceği LİZBON’DAN PORTO’YA UNESCO DÜNYA MİRASI ROTASI, Avrupa’nın en güzel güzergâhlarından birinde UNESCO Dünya Miraslarının izini sürüyor.
13. yüzyıl başlarında Portekizli tüccarların Doğu’nun zengin baharat ticaretine büyük ilgi duymasıyla tetiklenen keşif seferleri, dünyanın kaderini değiştirdi. Portekizli denizcilerin, Septe’den Batı Afrika kıyılarına, Gine Körfezi’nden Angola’ya uzanan yolculuğu, 15. yüzyılın sonunda Ümit Burnu’nun dolaşılmasıyla hız kazandı. Bu yolculuğun zirvesindeyse şüphesiz Hindistan’a ilk ulaşan Avrupalı Vasco de Gama yer alıyor.
Portekiz’in bu şaşaalı döneminin zenginliği, şehirlerin çehresini değiştiren yapılarda görmek mümkün. FEST Travel’ın UNESCO DÜNYA MİRASI ROTASI’nda Atlantik kıyısındaki başkent Lizbon’dan kuzeye ilerleyerek Douro Nehri’nin ağzındaki Porto’ya uzanacak, o günlerin izlerini UNESCO Mirası kentlerde ve yapılarda keşfedeceksiniz.
İlk durak Lizbon’un görkemi Romalılara, hatta belki de Fenikelilere dayanıyor. Tejo Nehri’nin üzerinde denize ilerlerken sizi Rio kentindeki gibi, kolları iki yana açılmış, gemileri selamlar görünen İsa Heykeli karşılıyor. Vasco de Gama’nın Hindistan yolculuğuna başladığı Belem’deki UNESCO Dünya Mirasları, de Gama’nın seyahate çıkmadan önce başarı için dua ettiği deniz kenarında kurulan Jeronimos Manastırı ve bu keşif seferini kutlamak için inşa edilmiş Belem Kulesi, dönüşte getirilen karabiberle dahi masrafını çıkaran bu inanılmaz seferin heyecanını bugüne taşıyor. Üsküdar doğumlu olan ve II. Dünya Savaşı döneminde Lizbon’a yerleşen 20. yüzyılın en önemli koleksiyonerlerinden Calouste Gulbenkian’ın antik ve modern sanat eserlerinden oluşan etkileyici koleksiyonunun sergilendiği Gulbenkian Müzesi ise Lizbon’daki bir başka cazibe noktası. Lizbon sadece mimari mirasıyla değil, farklı tatlarıyla da kendinden söz ettiriyor: Lizbon’a kadar gitmişken leziz Belem pastalarından tatmadan dönmek olmaz!
Tarihi merkezleri UNESCO Dünya Mirası kentlerden, Lord Byron’ın bir arkadaşına yazdığı mektupta, “Burası dünyadaki en güzel kasaba olabilir,” dediği Sintra, dağların eteğindeki sık ormanlar içine kurulmuş bir sayfiye. Bir diğeri Evora, tarihi Romalılara uzanan ve en parlak dönemini Portekiz krallarının ikamet yeri olduğu 15. yüzyılda yaşayan bir müze-kent. Listeye girmeye aday Marvão, Sao Mamede Dağı’nın tepelerinden birinde kurulu, nüfusu sadece 400 olan şirin bir kasaba. Tapınak Şövalyeleri’nin bir zamanki merkezi Tomar ise bir başka Dünya Mirası’na, temeli 12. yüzyılda atılan İsa Manastırı’na ev sahipliği yapıyor.
Belem’deki manastır ve kule ile birlikte ülkenin en önemli mimari yapıları olan gotik tarzdaki Alçobaça ve Batalha manastırlarından ilki, 12. yüzyılda kazanılan bir askeri başarının, ikincisi ise 14. yüzyılda elde edilen bir zaferin anısına kurulmuş. 13. yüzyılın sonunda ülkenin en güçlü manastırı konumuna ulaşan Alçobaça’da, Portekiz tarihinin en romantik çifti Dom Pedro ve Dona Ines de Castro’nun mezarları da bulunuyor.
Portekiz’in ilk başkenti Coimbra, Portekiz kültürü üzerindeki etkisini, yedi yüzyıllık tarihi boyunca giderek genişleyen ve sonunda bir “üniversite-kent” haline gelen, kütüphanesi ise dillere destan olan Dünya Mirası üniversitesi ile sürdürüyor.
Yolculuğun sonunda tarihi merkezi Dünya Mirası olan Porto’ya ulaşıyorsunuz. Portekiz’in ikinci büyük kenti olan ve Douro Nehri’nin vadisinde kurulan Porto’nun eski kenti adeta vadinin yamaçlarına asılı kalmış gibi enfes bir manzaranın içinde yerini alıyor. Douro Vadisi’nin lezzetli üzümleri Porto şarabına dünyada haklı bir ün kazandırmış. En etkileyici yanı, günlük yaşamı olan Porto, dünya savaşları görmüş sokakları ve kent planlayıcılarının dokunmadığı tarihi caddelerinin sarmaladığı yapılarıyla çok az Avrupa kentinde bulunabilecek bir tat veriyor.
UNESCO Dünya Mirasları üzerine kurulmuş bu Portekiz programı boyunca, balıkçı, kâşif ya da denizci sevgililerini denize uğurlayan ve geri dönmelerini umutla bekleyen kadınların yaktığı ağıtlardan türeyen fadoların ezgileri kulağınıza gelecek; ki Portekizlilerin romantik ve hüzünlü mizacını yansıtan, şiirle müziği harmanlayan bu özgün sanat da UNESCO’nun Somut Olmayan Dünya Mirası Listesi’nde çoktan yerini almış bulunuyor.